PRP, “Platelet Rich Plasma” teriminin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır ve “plateletten zengin plazma” anlamına gelir. Genellikle tıbbi ve estetik uygulamalarda kullanılan minimal invaziv bir prosedürdür.
Platelet ve trombosit aynı hücreyi ifade eder, bu nedenle PRP tedavisi “trombositten zengin plazma” olarak da ifade edilmektedir. PRP, kişinin kendi kanından elde edilen ve plateletler açısından zengin olan plazmanın, tedavi edilmesi gereken bölgeye enjekte edilmesi yoluyla uygulanan bir tedavi yöntemidir.
Platelet, diğer adıyla trombosit, vücudumuzda kan dolaşımında normalde bulunan ve çok önemli görevleri olan kan hücreleridir. Kanın pıhtılaşma sürecinde kritik rol oynarlar. Yaralanma durumlarında, kanamayı durdurmak için hızla harekete geçerler ve hasarlı damarları onarmaya yardımcı olurlar. Plateletler, kemik iliğinde üretilir ve kan dolaşımına salınır, dolaşımda ortalama 8-10 gün boyunca aktif kalırlar. Bu süre zarfında görevlerini yerine getirirler. Ömürleri sona erdiğinde, dalak veya karaciğer gibi organlarda parçalanarak yok edilirler. Kemik iliği, yeni plateletlerin üretimine devam eder ve döngü bu şekilde sürer. Plateletlerin bu dinamik döngüsü, vücudun pıhtılaşma sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını ve yaralanmalara hızlı yanıt verilmesini sağlar. Sağlıklı bir insanın kanında ortalama olarak, 1 mikrolitre kanda 150.000 ile 450.000 arasında platelet bulunur. Trombositler, büyüme faktörleri içerir ve hücre yenilenmesini ve doku onarımında rol oynarlar.
PRP tedavisi, plateletlerin bu iyileştirici etkilerinden faydalanmayı amaçlar. Plateletlerin içerdiği büyüme faktörleri sayesinde doku onarımını ve iyileşmeyi hızlandırmayı hedefler. Genellikle medikal estetik, ortopedi, fizik tedavi, spor yaralanmaları, dermatoloji, göz hastalıkları, kadın doğum ve jinekolojik durumlar veya diş hekimliği gibi çeşitli alanlarda kullanılabilmektedir. PRP işlemi; kan alınması, plazmanın ayrıştırılması ve ardından belirli bir bölgeye enjekte edilmesini içerir. Yüz gençleştirme, saç dökülmesi tedavisi, yara iyileşmesi, cilt yenilenmesi veya eklem tedavileri gibi gibi birçok estetik ve medikal alanda vücudun doğal iyileşme sürecini hızlandırmak için PRP tedavisi kullanılmaktadır.
PRP elde edebilmek için özel tüpler ve özel bir santrifüj cihazı gereklidir. Uygulamanın ilk aşamasında kişiden yaklaşık 10 ml kadar kan alınır. Alınan kan, özel kitler kullanılarak bir santrifüj cihazına yerleştirilir. Santrifüj cihazı, kanı yüksek hızda döndürerek bileşenlerine ayırır. Yani bu işlem sırasında kan; kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri, plazma ve trombositler olmak üzere farklı katmanlara ayrılır. Trombositlerin yoğunlaşıp biriktiği katman dikkatlice ayrılır ve trombositten zengin plazma(PRP) dediğimiz kan ürünü ortaya çıkar. Bu aşamaların hepsi steriliteye çok dikkat edilerek titizlikle yapılmalıdır. Elde edilen PRP, tedavi edilmesi gereken bölgeye enjekte edilir. Bu bölge, cilt, saç derisi, kas, eklem veya tendon gibi farklı yerler olabilir. Bu süreç, kişinin kendi kanı kullanıldığı için alerjik reaksiyon riskini azaltır ve doğal iyileşme sürecini hızlandırmak amacıyla yapılır.
PRP tedavisinde kullanılan plazma, trombosit açısından zenginleştirilmiştir. PRP hazırlanırken, kişinin kanı santrifüj edilerek trombositler ve plazma ayrıştırılır. Bu sayede normal kan dolaşımında bulunandan çok daha yüksek konsantrasyonda trombosit elde edilir. Tipik olarak, PRP’nin içerdiği trombosit miktarı normal kan seviyesinin 3 ila 5 katı arasında olabilir. Yani, bir mikrolitre PRP içinde yaklaşık olarak 1.000.000 trombosit bulunabilir. Bu yüksek trombosit konsantrasyonu, tedavi edilen bölgedeki iyileşme sürecini hızlandırmak için önemli bir rol oynar. PRP tedavisinin etkili olabilmesi için trombositlerin bu şekilde yoğunlaştırılması önemlidir.
PRP etki mekanizması, trombositlerin içerdiği büyüme faktörleri ve hücresel bileşenler sayesinde dokuların iyileşmesini ve yenilenmesini teşvik etmesidir. Alınan kan özel bir santrifüj cihazında işlenerek trombositler ve büyüme faktörleri yoğunlaştırılır. Bu plazma, tedavi gereken bölgeye enjekte edilir. Enjekte edilen trombositler, yara veya hasarlı dokularda hücre yenilenmesini ve iyileşme sürecini hızlandırır. Trombositler, büyüme faktörleri (örneğin VEGF, IGF, PDGF gibi) içerir. Bu faktörler, hücrelerin çoğalmasını, onarılmasını ve yeniden yapılandırılmasını sağlar. Enjekte edilen PRP, hücresel bileşenlerin ve büyüme faktörlerinin etkisiyle dokuların iyileşmesini ve yenilenmesini teşvik eder. Bu, ağrıyı azaltır, inflamasyonu hafifletir ve daha hızlı iyileşme sağlar.
Medikal estetikte PRP, birkaç farklı alanda kullanılabilir. Cilt gençleştirme, saç dökülmesi, yara iyileşmesi, akne ve iz tedavisi bunlardan bazılarıdır.
PRP tedavisi, kollajen üretimini ve doku onarımını hızlandırmak için kullanılır. Trombositlerin içerdiği büyüme faktörleri sayesinde kollajen sentezini artırır. Bu büyüme faktörlerinin bazıları fibrin bozucu faktör (FBF), vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve fibroblast büyüme faktörüdür (FGF). PRP tedavisi, kollajen üretimini artırarak cilt tonunu iyileştirir, yara iyileşmesini hızlandırır ve doku yenilenmesini destekler. Ayrıca, PRP tedavisi, ciltteki ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltarak cildin gençleşmesini sağlar. PRP, ciltte yaş alma ile beraber azalan kollajenin yeniden yapılanmasını sağlar. Cildin gençleştirilmesi ve yenilenmesi için kullanılır. Bu, ince çizgilerin ve kırışıklıkların görünümünü azaltmak, cilt tonusunu artırmak. cilt tonunu dengeleyerek daha canlı ve parlak bir cilde kavuşmak için yapılabilir.
Saç Dökülmesinde PRP Tedavisi: Medikal estetikte PRP uygulamalarından biri olan saç dökülmeleri çok sorulan bir konu olduğu için ayrı bir başlıkta bilgi vermek uygun olacaktır.
PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisi, saç dökülmesi tedavisinde oldukça yaygın olarak kullanılır. Saç köklerini uyararak saç dökülmesini azaltmak, saç büyümesini uyarmak ve kalitesini artırmakta etkili bulunmuştur. Trombositlerin içerdiği büyüme faktörleri, saç köklerinin yenilenmesini ve güçlenmesini sağlar. Bu yöntem, özellikle erken evredeki saç dökülmesi durumlarında etkili olabilir. Genetik ve genetik olmayan saç dökülmesinde PRP tedavisi, saç köklerini güçlendirerek saç dökülmesini azaltır ve saçların daha kalın ve sağlıklı olmasına fayda sağlar.
PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisi, saç dökülmesi ve saç büyümesini teşvik etmek amacıyla genellikle tek başına kullanılabildiği gibi diğer tedavi yöntemleriyle kombine de edilebilir.
Tek Başına PRP: PRP tedavisi, ve saç büyümesini teşvik etmek amacıyla tek başına kullanılabilir. Tarif edildiği şekilde elde edilen PRP ürününün saçlı deriye enjeksiyonu ile uygulanır. Plateletlerin içerdiği büyüme faktörleri, saç köklerini uyarmak ve büyüme sürecini hızlandırmakta rol oynar. PRP, hasar görmüş saç köklerini onarmak için etkili olabilir, saçın kalınlığını ve yoğunluğunu artırabilir. Kısaca PRP, saçın daha sağlıklı ve dayanıklı olmasını sağlar, böylece saç dökülmesinin tekrarlanmasını kısmen önleyebilir.
Kombinasyon Tedavileri: PRP + diğer yöntemler
Sonuç olarak PRP tedavisi, saç dökülmesini azaltarak ve saç büyümesini teşvik ederek, saç ekimi işlemlerinin sonuçlarını iyileştirebilir. Bu yöntem, saçın daha sağlıklı ve kalın olmasını sağlar ve saç dökülmesinin tekrarlamasını önler.
PRP tedavisi, minimal invaziv bir prosedürdür ve alerjik reaksiyon riski düşüktür. Bu nedenle, saç ekimi işlemleri sırasında PRP’nin kullanılması, saç büyümesini ve kalitesini artırmak için etkili bir yöntem olabilir.
PRP tedavisi genellikle birkaç seans gerektirir ve her bireyin tepkisi farklı olabilir.
PRP tedavilerinin etkinliği kişiden kişiye değişebilir ve en iyi sonuçlar için birkaç seans gerekebilir.
Kanser hastaları, kanama bozuklukları olan kişiler (platelet fonksiyonu bozuk olan veya sayısı yetersiz olan hastalar veya hemofili gibi faktör eksikliği olan hastalar), antikoagülan ilaç kullanan hastalar, kronik enfeksiyon hastalıkları olan kişiler örneğin HIV veya hepatit gibi), ağır karaciğer hastalığı olanlar, aktif otoimmün hastalığı olanlar, hamileler veya emziren kadınlarda PRP tedavisi önerilmez.
Kişi günlük yaşantısına hemen dönebilir. Çok ince iğnelerle mezoterapi yöntemiyle cilde uygulandığı için minik iğne izleri görülebilir. Uygulama sonrası 24 saat su ile temasından kaçınmak önerilir.
Enjeksiyon sonrası 1 hafta boyunca non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar (örneğin aspirin, ibuprofen) kullanmaktan kaçınılması önerilir. Ayrıca, 2 hafta boyunca Vitamin A, Vitamin E, Ginko Biloba, sarımsak, flax yağı gibi maddelerden de kaçınmakta fayda olabilir. Enjeksiyon sonrası 2-3 gün boyunca ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak uygun olur. Enjeksiyon bölgesine aşırı basınç uygulanmaması önerilir. Saunalar, termal banyolar ve yüzme havuzları gibi sıcak ve nemli ortamlardan ilk 2 gün boyunca uzak durmak iyi olur. Enjeksiyon sonrası 3 gün boyunca alkol ve kahve tüketiminden kaçının. Ayrıca sigara içmek de iyileşme sürecini yavaşlatabilir.
Alerjik Reaksiyonlar: İnjeksiyon sonrası aşırı ağrı, kanama, ısı sıcaklığı artışı gibi durumlar yaşanırsa hemen bir doktora başvurun.